Covid-19/Koronvirüs Salgını ve İş Kazasının Hukuki Niteliği

18 Mayıs 2020

Tüm dünyayı etkisi altına COVID-19/Koronavirüs kısa sürede ciddi etkiler göstermesi sonucunda Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 tarihinde “pandemi/salgın” olarak ilan edilmiştir. Ülkemizde salgının etkilerini azaltmak amacıyla, okullarda eğitime ara verilmesi, seyahat kısıtlamaları getirilmesi, nitelik itibariyle uygun olan işler bakımından İş Kanunun 14. Maddesinde düzenlenen evden çalışma sistemleri gibi tedbir niteliğinde önlemler alınmıştır. Günümüzde Covid-19 virüsünün günlük yaşamı ve halk sağlığını ciddi anlamda etkilemesinin yanında, Türk Hukuk Sistemi’nde de yeni tartışmalara yol açtığı ve açmaya devam edeceği de açıktır. Bu tartışmalardan biri de COVID-19/Koronavirüs iş kazası niteliğinde kabul edilebilir mi sorusudur.

Zira işin niteliği bakımından uzaktan/evden çalışmaya uygun olmayan işlerde ve uzaktan/evden çalışmaya uygun olsa dahi işle arasında illiyet bağı kurulabilen zamanlarda oluşacak koronovirüs bulaşmasında işverenlerin sorumluluğu tartışılmaktadır.

İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin sorumluluk alanlarının temelinde “işçiyi gözetme borcu” gelmektedir. İşverenin işçiyi gözetme borcu, işçinin işverene sadakat borcunun karşılığını oluşturmaktadır. İşveren, gözetme borcu kapsamında işçiye zarar verici her türlü davranıştan kaçınmak, işçinin hayatını, sağlığını, maddi ve manevi kişiliğini korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, Anayasal nitelikli bir hak olan yaşam hakkının gereğidir. Ayrıca 4857 Sayılı Kanunun 77. maddesinde; açıkça işverenin iş sağlığı ve güvenliği sağlanmak için “gerekli her türlü önlemleri alması” gerektiği belirtilmiştir.

Burada ilk olarak belirtilmesi gereken husus, iş kazasının ne demek olduğudur. İş Kazası, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda şu şekilde tanımlanmıştır. “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olaydır.” Olayın etkilerinin bir süre devam ederek zaman içinde artması ve buna bağlı olarak sonucun daha sonra gerçekleşmesi de mümkündür.

Yani, iş kazası genel tanım ile ani bir olay olarak ortaya çıksa da buna bağlı olarak oluşan zarar daha sonra da ortaya çıkabilir. Nitekim iş yerinde gaz zehirlenmesi, gıda zehirlenmesi gibi olaylar iş kazası olarak kabul edilmekte ancak bu tip olaylarda zarar daha sonra ortaya çıkarak kendini göstermektedir.

COVID-19/Koronavirüs salgınının işçiye nerede ve nasıl bulaştığı noktası burada önem kazanmaktadır. Eğer iş nedeniyle görevini yaparken veya işi itibariyle bulunduğu bölgeden dolayı korona virüsüne yakalanmış ise iş kazasının gerçekleşeceği kabul edilir. İş kazası olarak bir olayın değerlendirilmesi için fiil ile zarar arasında uygun “illiyet (nedensellik) bağı” bulunması gerekir. İlliyet bağının bulunmadığı olaylarda iş kazası hükümleri uygulanmaz.

Yakın zamanda salgın hastalık olarak karşımıza çıkan ve “H1N1” olarak bilinen domuz gribi hakkında 21. Hukuk Dairesinin emsal kararı ile iş kazasının geniş yorumlanması gerektiği belirtilmiştir. Zira YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ 2018/5018 E. 2019/2931K. 15.04.2019 Tarihli kararı ile;

“Tır şoförü olan davacı murisinin… tarihinde davalı işveren tarafından Ukrayna’ya sefere gönderildiği, … tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, Adli Tıp Kurumu raporunda, H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiği, murisin … tarihli hastaneye başvurusunda belirttiği şikâyetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu takdirde hastalığın bulaşmasının bu tarihten 1-4 gün öncesinde gerçekleşmiş olacağının bildirildiği, buna göre davacı murisinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır”
şeklinde hüküm verilmiştir.

Yurtdışı görevinde H1N1 virüsü kaparak ölen işçinin vefatını iş kazası olarak nitelendirmiş olduğundan işbu karar ışığında COVID-19/Koronavirüs bakımından da işverenin sorumluluğunun doğacağı öngörülmektedir.
Yargıtay kararlarında belirli durumlar dahilinde işçinin salgın hastalığa yakalanması, iş kazası olarak nitelendirilmiştir. Bu durumlar işçinin;
– İşini ifa etmek amacıyla bulunduğu ya da bulunması gerektiği bir yerde,
– Bulunduğu iş ortamı sebebiyle,
– İşveren tarafından yurtdışında çalışmak için görevlendirildiği süre içinde,
– İşveren tarafından yürütülen işi yerine getirirken vs. durumlarda meydana gelen zarar ile fiil arasında illiyet bağı

bulunacağından işçinin COVID-19/ Koronavirüsü enfekte olması ile söz konusu durum iş kazası olarak nitelendirilip işverenin sorumluluğuna gidilecektir.

Ek olarak, işyerinde çalışan işçilerden birinin COVID-19/Koronavirüs taşıması ile diğer işçilere salgın hastalığı bulaştırması durumunda, bulaşan işçiler bakımından olay iş kazası olarak nitelendirilebilecek ve işverenin sorumluluğuna gidilebilecektir.

Bu açıklamalar ışığında işverenin kanundan ve sözleşmeden doğan sorumluluğu kapsamında, iş yerinde çalışanlar için dezenfektanların temini, konumlandırılması, hijyen kurallarına uyulup uyulmadığının takibi, maske ve eldiven temini ve kullandırma zorunluluğu, çalışanlara bu hastalığa karşı bilgilendirme yapılması, işçilerin periyodik muayenelerinin arttırılması, iş için yurt dışı seyahatlerinin ertelenmesi ya da karantina süresine uyulması, veyahut evden çalışma imkanı bulunan bir iş ise işçinin çalışma düzeninin buna göre değiştirilmesi gibi hususlarda tedbir almış olması önem arz etmektedir. Ayrıca sayılı tedbirlerin alınmasının yanında, Sağlık Bakanlığı tarafından duyurulan, sağlık çalışanlarınca söylenen, kamuoyunca bilinen yani çalışanın salgın hastalığa yakalanmasını engelleyici (şu an ki tıbbi bilgilerimiz ile öngörülmese dahi) her türlü önlemin alınması gerekmekte olup çalışma düzeni bu çerçevede şekillendirilmelidir.

Ayrıca; günümüzde birçok işverenin başvurduğu yol olan evden çalışma koşullarında da işverenin sorumluluğu bitmemektedir. İşverenler, çalışanlarını iş sağlığı ve iş güvenliği konularında bilgilendirmeli ve yapılan bu bilgilendirmeye ek olarak çalışanların rızasını almalıdır. Aksi halde evde çalışma durumunun oluşmasına rağmen iş ile alakalı olacak şekilde bir zarar meydana geldiği takdirde uygun illet bağı bulunursa, olay iş kazası olarak nitelendirilip, işverenin sorumluluğu doğacaktır.

Sonuç olarak, eğer çalışanın (işçinin) COVID-19/Koronavirüs’ e yakalanmasının iş ile illiyet bağı kurulabiliyorsa yani işveren tarafından yürütülen bir işin ifası sebebiyle salgın hastalığa yakalandığı tespit edilebiliyorsa burada iş kazasının meydana geldiği ve işverenin sorumlu olacağı iddia edilebilir.